hesap makinesi ve modern islam328

hesap makinesi ve modern islam328

 en güzel bilgileri yazan hesap makinesi şöyle diyor emperyal siyasî bağın, kimliğin ekseni haline gelecekti. Etrafına topladjj Arap zümrenin de etkisiyle Sultan, Osmanlı İmparatorluğunu birTürl^ Arap imparatorluğu haline getirmeyi düşünmüştü. Sultan, 1879 yılında Arapça konuşan Tunuslu hesap makinesi Ancak o zaman Başkâtip Said Paşa’nın Türklüğe darbe indireceği gerekçesiyle itiraz etmesi üzerine bu fikirden vazgeçmişti (Karal 1988:384,403,544,545).
Hayreddin'i sadaret makamına getirir^ Arapçayı da resmî dil haline getirmeye niyetlenmişti. Hatta o ara saray başkâtipliğinden Hayreddin Paşa’ya gönderilen bazı raporlar, İmparator, luğun resmî dili Türkçe yerine Arapça yazılmıştı. Arapçayı güzel bir di] olarak nitelendirerek “keşke vaktiyle resmî dil Arapça kabul olunsaydı," diyen Sultan, bunun, Araplarla daha sıkı bir bağ sağlayacağını düşün-mekteydi.

Osmanlı Müslümanları arasında yaygın kanaate göre İslam’ın kültür ekseni, Arapların kültürü anlamına geliyordu. Sultan Abdülhamid’in saltanatının ilk on yılı, Arapların kültürel meziyetlerinin ve sahip oldukları klasiklerin değerinin Osmanlı başkentinde öne çıkarıldığı bir dönem oldu. Örneğin Namık Kemal’in tutkulu Renan reddiyesinin açtığı çığırda, “Batı medeniyetine karşı Arap medeniyeti’’ imajı revaç buldu. Arapça basının gelişiminde önemli bir yer tutan Ahmed Fâris Şidyâk’ın el-Cevâib adlı gazetesine önemli destek veren Sultan, Arap danışmanlan vasıtasıyla Arapça-konuşan eyaletlerde toplumsal seferberliğe çalıştı (Karpat 2001: 193-6). Berlin Kongresine kadar resmî yıllıklarda vilayetlerin tasnifine Edirne’den başlandığı halde, bundan sonrakilerde Hicaz vilayetinden başlanarak diğer vilayetlere geçilmiş, dahası, birinci sımf vilayet konumuna yükseltilen Arap vilayetlerindeki mülkî amirlere ödenen maaş da emsallerinden yüksek tutulmuştur.
A. İslam Karşı Arap Medeniyeti
Araplar hakkındaki imajını daha iyi anlamak için önce Namık Kemal’in medeniyet tarihine bakış ve bu tarihe Arap medeniyetini yerleşti-riş tarzına göz atmakta fayda vardır.
XIX. asır oryantalizmi, “Arap medeniyeti" imajının inşasıyla tabir caizse bir taşla iki kuş vuracaktı. Bir taraftan karşısına medeniyet
İSLAM'DA MODERNLEŞME 533
/L,rap İslamını çıkannak suretiyle din olarak Türk Islamını tasfiyeyi, diğer taraftan da, parlaklık ve çöküş diyalektiğine dayalı bir Arap medeniyeti tasviriyle kendi hegemonyasını haklılaşinrmayı hedeflemişti. Çağdaş Müslüman aydınlar böylece oryantalisLik “medeniyetsel zirve ve çöküş” söyleminin etkisinde kalarak zıt yönlerde apolojetiğin tuzağına düştü ve tarihî düşünce, teselli veya günah-keçileştirme gibi sosyal psikolojik ihtiyaçlara hizmet eder hale geldi. Aslında aynı kapıya çıkan, İslâmî mirasa yönelik bu görünüşteki zıt tutumların ta arkasında, Abduh’da buluşan -Schwartz (i987)'ın dikkat çektiği- fımdamentalistik ve modernistik psikolojilerin özsel ortaklığı görülebilirdi. Renan’m hücumuyla uyarılarak savunmaya geçen fundamentaJist Müslüman aydınlar, XIX. asırdan günümüze kadar “Batı medeniyetinin özünde parlak İslam medeniyetine dayandığı”nı göstermek için çırpınmıştır. Diğer taraftan Batı, “çöküş” kavramını kendi hegemonyasını haklı göstermek için kullanırken, geçmişini mahkûm etme yoluyla güzel bir gelecek kurmayı hedefleyen modemist Müslüman aydınlar ise siyasî zaafla mütemayiz yakın geçmişini "öteki Müslüman’ın eseri olarak “çöküş” kavramıyla yargılamaya yönelmişlerdir (Cuayyit 1995: 89).
Oysa evrensel Akdeniz medeniyeti mefhumu bakımından bir “Arap veya İslam medeniyeti”nden söz edilemezse bunun çöküşünden de söz edilemez. Çağdaş literatürde kullanılan “İslam medeniyeti”, aslında “Müslümanların Akdeniz medeniyetine katkıları” anlamında mecazen kullanılan bir deyimdir.“Çöküş veya duraldama” ise tamamıyla izafi, indî kavıamlardır. “Çöküş” olarak tanımlanan şeyin, İslam’ın genel çöküşünün bir bölümü mü, yoksa İslam’ın tarihî bir bütün olarak mevcudiyetinin parçalanmasıyla ağırlık merkezlerindeld kaymalara bir tepki mi olduğu tartışmaya açıktır (Cuayyit 1995: 89). Kültürel birikimin mukayeseli bir dökümü yapılmadıkça bu değerlendirmeler havada kalacaktır.'^'*
"İslam medeniyeti-Müslüman medeniyeti” (Islamic-Muslim dvilization) kavram-lan arasındaki nüans, kanaatimizce yakınlarda sosyal bilimlerin Islamileştirilmesi, İslâmî paradigmanın oluşturulmasına ilişkin tartışmalar bağlamında da ele alınabilir. Örneğin “İslam ekonomisi veya İslâmî edebiyat” yerine "Müslüman ekonomisi veya Müslüman edebiyatı” terimlerinin önerilmesi gibi. Veya Alman sosyal düşüncesinin ürünü "kültür-medeniyet” ayırımıyla “İslam kültürü’nün ‘Akdeniz medeniye-ti’’ne yaptığı katkılardan söz edilebilir.
Hodgson 1996; 101-3. Örneğin OsmanlIlarda astronomi alanındaki çalışmaların envanterini çıkaran bir eser, (Şeşen 1998), çöküş söyleminin sübjektifliğini gösteren bir örnektir.
hesap makinesi sundu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder